TGSD Başkanı Cem Negrin:
2014’te çıtayı 18,5 milyar dolara çıkaracağız
Marks&Spencer, Li&Fung, Spring Near East Manufacturing, Perseus, Cherryfield, Apparel Lab, gibi global alım grupları ile Koton, LC Waikiki gibi Türkiye’nin önde gelen markaları “Gelecek Satın Alma Stratejileri ve Beklentileri Paneli”nde Türkiye’yi masaya yatırdılar. TGSD Başkanı Cem Negrin açılışta, AB’de yaşanacak ekonomik toparlanmanın hazır giyim ihracatını 1 milyar dolar artıracağını söyledi.
Türk hazır giyim sektörü 2013’ü 17 milyar doların üzerinde rekor ihracat ile kapatmaya hazırlanırken, dünya devi alım gruplarının üst düzey yöneticileri, Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği’nin (TGSD) düzenlediği panelde zorlu rekabet ortamında sektörü 20 milyar dolarlık yeni zirveye taşıyacak satın alma stratejilerini paylaştılar.
Kimtex’in sponsorluğunda Marks&Spencer, Li& Fung, Spring Near East Manufacturing, Cherryfield, Perseus, Apparel Lab, Koton ve LC Waikiki’nin üst düzey yöneticilerinin katıldığı “Gelecek Satın Alma Stratejileri ve Beklentileri Paneli”nin açılışında konuşan TGSD Başkanı Cem Negrin, 2013 yılını 17,3 milyar dolarlık ihracat ile kapatacaklarını söyledi. Ülke ekonomisinin 2013 performansının beklentilerin altında kaldığını buna karşın hazır giyim sektörünün Türkiye ortalamalarının önünde seyrettiğine dikkat çeken Negrin şöyle devam etti:
Avrupa’daki düzelme 1 milyar dolar getirecek
“Geçen yıl 16,1 milyar dolar olan ihracatımızı yaklaşık yüzde 8 oranında artarak 17,3 milyar dolar seviyesine çıkardık. İç pazarda hazır giyim harcamaları yüzde 6 genişleyerek 50 milyar TL’ye yükseldi. Organize perakende pazarı ise yüzde 10’a yakın genişleyerek 31,5 milyar TL büyüklüğüne ulaştı. Hazır giyim sektörünün 2014 yılı ihracat hedefini ise yüzde 7 artış ile 18,5 milyar dolar olarak belirledik. İç pazarda toplam hazır giyim harcamalarının yüzde 6-8 büyüyerek 53-54 milyar TL’ye, organize perakende pazarının ise yüzde 8-10 büyüme ile 34-35 milyar TL büyüklüğe ulaşılmasını öngörüyoruz. Bu hedeflere bağlı olarak sanayi üretimi de yüzde 5-6 arasında büyüyecek.
2014 yılında Avrupa Birliği’nde yaşanacak ekonomik toparlanma, Türk hazır giyim sektörünü son derece olumlu etkileyecek. Bu ihracat çıtamızı 1 milyar dolar yükseltecek. Avrupa Birliği perakende harcamalarına baktığımızda da 2007 sonunda 100 olan endeksin Eylül sonu itibariyle 107,63’e yükseldiğini görüyoruz. Bu bizim için iyi bir işaret. Avrupa toplam hazır giyim alımının yüzde 7,5’ini Türkiye’den yapıyor. Dolayısıyla krizleri atlatan Avrupa ile daha gidecek daha çok uzun yolumuz var demektir.
Bu arada yeri gelmişken pahalı mal satmayı başardığımızı da vurgulamalıyım. Almanya erkek tişörtü dünya genelinden 4,76 Euroya, bizden ise 9,79 Euro’ya satın alıyor. Fransa’nın dünya ortalaması 4,33 Euro iken biz 9,38 Euro ortalama ile satıyoruz. Denimde ise Almanya’nın dünyadan 9,21 Euro’ya aldığını biz 16, 87 Euro’ya veriyoruz. Fransa’nın 7,54’e aldığı bluejeani 13,60 Euroya ihraç ediyoruz. Dünya ortalamasının iki katına satıp ihracatta önemli bir başarıya imza atıyoruz. Öte yandan 2013’te 2,7 milyar dolara çıkan ithalatın önümüzdeki yıl 3 milyar dolara yakalayacağını düşünüyoruz.”
Koruma önlemlerinin kaldırılması 2014’e damgasını vuracak
Cem Negrin, 2 yılı aşkın bir süredir devam eden iplik ve kumaştaki koruma önlemlerinin kaldırılmasını, sektör adına 2014 yılına damgasını vuracak en önemli gelişmelerden biri olarak gördüklerini ifade etti. Böylece üreticilerin maliyetlerinde önemli bir iyileşme yaşayarak rekabet güçlerini ve ürün kalitelerini artırabileceklerini işaret eden Negrin, sözlerini şöyle sürdürdü: “Aynı şekilde hazır giyim ürünlerine uygulanan koruma önlemlerinin kaldırılması veya azaltılması Türk markalarının rekabet güçlerini artıracak, büyümelerini hızlandıracak. Bugün artık Türkiye’de üretimi olmayan astarlık, ince floş kumaşlar için 2002’de çıkarılan antidamping uygulaması hala devam ediyor. İmalatını yapmadığı için yerli üreticiden alamadığımız bu kumaşları ithal ederken antidamping kapsamında daha fazla para ödemek zorunda kalıyoruz. Bu da bizim uluslararası rakiplerimizle rekabet gücümüzü son derece olumsuz etkiliyor. Yerli kumaş üreticilerimizi liberal ekonomide yer olmayan antidamping uygulamalarıyla koruma gayretlerini bir yana bırakmamız gerekiyor. Fabrikalarımız daha fazla AR-GE, daha geniş ürün yelpazesi ve daha düşük miktarlarda sipariş kabul ederek hizmet vermeleri durumunda kendilerinin ve hazır giyim sektörümüzün önünü açacaklardır.
Öte yandan yeni teşvik düzenlemeleri sonrası 450-500 milyon TL seviyesinde gerçekleşen yıllık fiili yatırım tutarının 2014 yılında da aynı büyüklükte seyredeceğini düşünüyorum.”
Alpergun: Sosyopolitik risklere dikkat
Coface Türkiye Genel Müdürü Belkıs Alpergun ise konuşmasında yurt dışına açılan yerli yatırımcıların, yatırım kararı verirken pek çok başlıkla birlikte ekonomik risk yaratabilecek sosyopolitik göstergeleri de dikkate almalarının yararlı olacağını vurgulayarak şunları söyledi: “Eşitsizlik ve yolsuzlukların yüksek, ifade özgürlüğünün sınırlı olduğu ülkelerde sürdürülebilirlik daha kırılgan olur. Yalnızca kişi başına düşen milli gelirin yüksek olması da bu riski azaltmaz.
Türkiye’de ise sosyoekonomik baskı seviyesi orta seviyededir ve diğer birçok ülkeye nispeten daha düşüktür. Nitekim Türkiye’de son senelerde kişi başına düşen gelir artmakta, enflasyon ise düşmektedir, siyasi özgürlük seviyesi ise ortalamadır.
Türkiye’de toplumun yüzde 40’ının internete erişimi vardır, genç nüfus fazla ve şehirleşme yüksektir. Kısaca toplumun kendini ifade etme ve toplanma araçları vardır.
Özet olarak Türkiye gelişmekte olan ülkeler içinde bu anlamda bölgedeki en dengeli ülkedir. İş dünyamız için ekonomik ve/veya siyasi durumun dengesine bağlı olarak sosyal kriz riski olasılığı gerek MENA bölgesinde, gerekse tüm gelişmekte olan ülkelerle ilgili dış ticaret ve yatırım olanakları açısından mutlaka dikkate alınması gereken olgudur.”
“Dünya markaları Akdeniz havzasına yerleşiyor”
Panelin sponsorluğunu üstlenen Kimtex’in CEO’su Tanzer Gözek ise dünya markalarının Akdeniz havzasında yeni üretim üstleri oluşturma hedefleri olduğunu vurgulayarak, Türk hazır giyim sektörünün gelecek planlarını buna göre hazırlamaları gerektiğini ifade etti.
Üretim, kalite ve tasarım anlamında her şeyi başarmış olan Türk tekstil sektörünün, artık güçlü kökleri, güçlü dalları ve yemyeşil yaprakları olan bir ağaç haline geldiğine değinen Gözek, “Bu ağacın meyveleri Türk Markaları olacaktır, olmalıdır. Dünyadaki commodity ürünlerde yükselen bölgeler; Bangladeş, Vietnam ve özellikle Etiyopya daha uzun süre etkin olacaktır. Değişen mevsim şartları ve sezonlar, adaptasyon için gereken akıllı koleksiyon, akıllı stok yönetimi, akıllı tedarik yönetimi… Peki tedarikçi ne yapmalı, nasıl uyum sağlamalı? Türkiye 10 yıl ve 20 yıl sonra nerede olmalı, neleri hayal ediyoruz Yani bizim ve bizden sonraki kuşakların neyi başarmaları için nasıl bir altyapı hazırlamalıyız? Bütün enerjimizi bu sorulara yanıt verecek şelilde harcamalıyız” dedi.
PANELDEN…
SYLVIE DAYI / MARKS&SPENCER HEAD OF REGION
Bölgede hala büyük bir potansiyel görüyoruz, sektöre ve ofise güven duyuyoruz, perakende işimiz için verdiğimiz alım desteğimiz devam edecek.
Türkiye’ye gelmemizi sağlayan sektörün güçlü olduğu noktalar kumaş yenilikçiliği ve üretim, hazır giyim imalatında yerleşik kalite standartları olmuştu ve hala bu noktalar mevcut görünüyor.
Bu güçlü yönler son dönemde üniversiteler ve sanayinin tasarıma yaptığı yatırım ve inanılmaz esneklik ve hız ile bir araya gelerek Türk Tekstil sanayisini bir güç olarak kabul edilmesini sağlıyor ve biz de iş ilişkilerimizin uzun sure daha devam etmesini temenni ediyoruz.
PINAR CEBECİ / CHERRYFIELD PAZARLAMA, DİZAYN VE İŞ GELİŞTİRME YÖNETİCİSİ
Bangladeş, Vietnam, Kamboçya, Myanmar önümüzdeki birkaç yıl boyunca yıldızı parlamaya devam edecek ülkeler. Pakistan yılbaşı itibarı ile yürürlüğe girecek olan Avrupa ülkelerine vergisiz ihracat antlaşması ile pazardaki payını yükseltmeye başlayacak. Ancak tüm bu ülkelerdeki politik belirsizlikler, coğrafi konum ve şartlar, etik standartlar, servis kalitesi ve esneklik eksiklikleri değerlendirildiğinde Türkiye tekstil sektöründeki vazgeçilmeyecek yerini korumaya devam edecektir. Ancak şu anda en büyük sıkıntımız “belirsizlik” ve “beklentisizlik”. Önceki yıllarda yıllık programlar şeklinde gelen siparişler artık tarih oldu. Bir sonraki talebin hangi ürün kategorisinden olacağını, adedinin ne olacağını, termininin ne isteneceğini bilemiyoruz. Örneğin son birkaç aydır uzun yıllardır Türkiye’den talep edilemeyen üniforma, takım elbise, teknik tekstil, akıllı tekstil ürünleri gibi kategorilerin ciddi boyutlarda Uzak Doğu ülkelerinden geri dönüşünü görüyoruz. Hızlı moda anlayışının çok uzağında kalan bu ürün gamı servis açısından tamamen farklı bir yaklaşım ve bilgi düzeyi gerektiriyor.
BÜLENT ALKANLI / PERSEUS GENEL MÜDÜRÜ
Dijital alışveriş yakın geleceğimizin önlenemez yükseleni. Danışmanlık şirketi A.T. Kearney’in son yaptığı araştırma çarpıcı. Amerika ve İngiltere’de yapılan anketin neticesinde, fiziksel mağaza alışverişini tercih edenlerin oranı yüzde 61, internetten yapılan alışveriş yüzde 31 ve mobil aletlerden ve tabletlerden alışveriş yapanların oranı şu anda sadece yüzde 4. Türkiye’ye baktığımızda ise, mağazadan direk alışveriş hala yüzde 97.3 oranında. Pazar hızla olmasa da büyüyor. 2020 senesi için dünya öngörüleri ise, yapılacak olan alışverişin üçte birinin mağazadan, üçte birinin internetten, geri kalanının ise internetten alışveriş yapılıp mağazadan kendimizin teslim almasıyla (click&collect) gerçekleşeceği yönünde. İnsanların alışveriş beklentileri de gitgide kendine özel hale gelmeye başlarken, fiziksel mağaza hala ziyaret edilmeye devam edilecek.
AKIN ŞİMŞEK / KOTON TEDARİK MÜDÜRÜ
2013 yılında yüzde 42 büyüme gerçekleştiren Koton 2014 çalışma döneminde de benzer şekilde yüzde 43’lük büyüme hedefledi. Bu hedefe ulaşmada satın alma ve üretim yaklaşımları açısından en önemli etkenlerin müşterilerimizin ihtiyaçları, ürün çeşitliliği ve hızlı üretim olduğuna inanıyoruz.
Satın alma planlarımızı yaparken müşterimizin beğenmediği hiçbir ürünü öncelikle üretmeyiz. Müşterilerimizin satın alma alışkanlıklarını birebir onlarla beraber deneyimlemek bizi farklı kılan en önemli yanımız Üretilecek-satın alınacak her ürün, eşarptan çoraba, hedef müşteri kitlesinin beğenisine sunulup geçer not almadan üretilmez. Koton’un başarısının altında yatan en önemli değerlerden birinin bu olduğuna inanıyoruz. Satın almada ürün geliştirme yeteneklerini büyütmüş üreticilerle işbirliği önceliğimiz olacaktır.
FATYA MAMÇU / LI & FUNG EXECUTIVE VICE PRESIDENT
1906 yılında Çin’de kurulan, Hong Kong merkezli çok uluslu tedarik zinciri yöneticisi Li & Fung, dünya çapında 40 ülkede 300 ofisi ile dünyanın en büyük tüketici ürünleri sanayi şirketleri arasında yer alıyor. Organizasyonun stratejik noktalarından biri de İstanbul ofisimiz. Li & Fung olarak Türk Tekstil sektörüne çok iyimser bakıyoruz.
ARZU ORDOUBADI / APPAREL LAB MANAGING PARTNER
Tüketiciler, bireyselleşmenin ve hızlı tüketimin sonucu olarak, sürekli yenilik peşindeler. Ancak teknolojinin gelişimi yani dijital ortamda “yeni” olanın saniyeler içerinde yüzbinlere, milyonlara ulaşması “yeninin” de çok hızlı bir şekilde “eskimesi” moda perakendecisi ve üreticisi açısından “zor bir dönemi” göstermektedir.
Son 3-5 yıldır, özellikle Avrupa’da hiç bir müşteriyle uzun vadeli adet ve iş konuşulamıyor olmasının da sebeplerini bu hızlı değişen dengelerle açıklayabiliriz. Hiç kimse tam olarak “önünü” göremiyor.
Böyle bir değişimin yaşandığı bir dönemde yapılacak olan her hangi bir stratejinin dahi çok uzun ömürlü olamayacağını düşünüyorum. .Beklentilerin “jet hızıyla” değiştiği bir moda sektöründe TEK stratejinin mevcut ve kurulacak olan “bireysel” ilişkilerle yürütülmesi gerektiğine inanıyorum. Yani bizleri ileriye taşıyacak olan ve üretim için ihtiyacımız olan “öngörülebilirlik” ve “güveni” sağlayacak olan da bu olacaktır. Çünkü bu “çağ atlatan” hız hiç bir zaman “insan- insana” ticaretin tılsımına erişemeyecektir.